top of page
Yazarın fotoğrafıhayalbaztiyatro

GAZOZ KAPAKLARI / YAZAN /MEHMET ERBİL

Güncelleme tarihi: 16 May 2023






Kendime tatil verdiğim az güneşli bir günde, çıngır çıngır çalan

bisiklet çıngırakların sesiyle açtım gözlerimi. Yıkayıp elimi yüzümü

oturdum kahvaltı sofrasına. Zaman kaybetmemem gerek, toparlayıp

ortalığı attım kendimi dışarı. Yürü Memo yürü! Sonbaharın son

günleri, soğuklar başlamadan dolaşmalısın uzun sahilleri.

Kiraladığım bisikletle salına salına ulaştım Bostancı Sahili’ne.

Sahilde elbette yürümeyi tercih edeceğim… Bisikleti bağlayıp

bisiklet durağına, minik adımlarla başladım yürümeye. Elim

cebimde, dudağımda bir ıslık, gözüm denizde, aklım denizin

altındaki canlıların muhteşem şehirlerinde… Az sonra bir kanat sesi

ile irkildim ve kalakaldım yol kenarında… Denizin altından bir anda

çıkıp süzülerek uçan bembeyaz bir martı topluluğu gülümsetti

yüzümü. O kadar çoklardı ki… Tıpkı birlikte hareket eden gezgin

bulutlar gibi, bir yukarı bir aşağı, bir sağa bir sola uçuyorlardı. Belli

ki deniz altında gezinen bir balık sürüsü onları heyecanlandırıyordu.

Onlar oynayadursun balıklarla, ben devam edeyim sonbaharın

tadını çıkarmaya. Yolu adımlarken hâlâ gözlerim gökyüzünde

uçuşan martılarda. O da ne! Ayağım ince sesli bir metale çarptı,

çarptığım şey bir gazoz kapağıydı. Hem de deniz suyundan

paslanmış, üzerindeki yazı silinmiş bir kapaktı. Eğilip aldım

avucuma, uzun uzun baktım ona. Eski bir dostla karşılaşmış gibi

içimi ısıttı gazoz kapağı; aldı beni götürdü taa çocukluğuma.

Bilmem size de olur mu? Bana çok olur. Bazen bir oyuncak, bazen

bir ses, bazen de bir koku, buluşturur sizi eski bir anınızla.

Belleğimde canlanıveren anı beni çocukluğumun geçtiği topraklara,

yani bereketli Çukurova’ya götürdü.

Tam beş yaşındayım, TRT 2 Kanalı’nın TRT GAP Kanalı’na

döndüğü o yıllardı. İlk kez o kanalda görmüştüm Hacivat ve

Karagöz’ü. Büyülenmiştim adeta. Az sonra kamera kukla

sahnesinin arkasına geçtiğinde her şey farklı olacaktı benim için.

Karagöz ustası, elinde çubuklar, kuklaları oynatırken, sesi ile hayat

veriyordu onlara. Çok tuhaftı ama gördüğüm o gösterinin etkisinde

kaldım, günlerce aklımdan çıkaramadım.

Kararlıydım, o kukla ustası gibi ben de Karagöz Hacivat

oynatmalıydım. İyi de Hacivat ile Karagöz’ü nereden bulacaktım?

Dedem Büyük Memo, çekirdek satarken çekirdekleri koyacağı

külahlar yapardı eski kitap sayfalarından. O gün onlarca kitap getirdi

kucağında, arasından bir tane seçip uzattı bana. Baka kalmıştım

kitabın kapağına, bir kaç gün önce ekranda gördüğüm Hacivat ve

Karagöz’ün ta kendisi duruyordu kitabın kapağında. Yüzümdeki

mutluluğu, yüreğimdeki heyecanı anlatamam sizlere. Hemen soluğu

bakkal Ali Amca’da aldım. Eski bir koli isteyip, sahne şeklinde

kestim dikkatlice. Artık bir sahnem vardı, peki kuklalar? Elbette

dedem Büyük Memo’ nun bana verdiği kitabın kapağındalar. Her iki

karakteri özenle kesip arkalarına sopa niyetine iki uzun pipet

yapıştırdım. Sahneye çıkmam için her şey hazırdı sonunda. İlk

gösterimi yaptım, bedavaya… Ertesi gün farklı bir fikir geldi aklıma:

“Haydi buyurun tiyatro, hem de beş gazoz kapağına!” Kapak

karşılığında tiyatro yapmamın elbette bir sebebi vardı. Tiyatro

karşılığında topladığım tüm kapakları, doldurdum okul çantama.

Gösterinin sonunda oyunu izleyen, izlemeyen tüm çocukları

topladım etrafıma, Önce çocukları saydım birer birer, sonra da

kapakları. Ardında her çocuğa eşit sayıda olacak şekilde

paylaştırdım bütün gazoz kapaklarını. Çünkü hiç gazoz kapağı

olmayan bir sürü çocuk vardı. Bazı çocukların da o kadar az gazoz

kapağı vardı ki, bir oyun oynayamıyorlardı. O zamanlar gazoz

kapakları, oyuncaksız çocukların en değerli oyuncağıydı.

Neredeyse her gün sokakta Karagöz oyunu oynattım tatil bitip

havalar soğuyana dek. Soğuk deyince galiba biraz üşümeye

başladım sahilde Haydi Memo üstün ince, üşütmeden atla

bisikletine.

52 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


ÇİZİM/ CEYHUN ŞEN

bottom of page